top of page

Kuşların Dili Var mı? Dili Nasıl Tanımladığınıza Bağlı

Betsy Mason

Betsy Mason, Knowable Magazine


İnsanı biricik yapanın ne olduğunu anlamaya çalışırken kendimizi çoğunlukla en yakın akrabalarımızla karşılaştırırız: büyük maymunlar. Ama iş insanın dil konusundaki fıtri kabiliyetini anlamaya gelince, bilim insanları artık en umut verici ipuçlarının çok daha ötede olduğunu keşfediyor.


İnsan dilini mümkün kılan sessel öğrenme konusunda etkileyici bir eğilimin olması. Çocuklar sesleri ve kelimeleri duyuyor, onlarla ilgili anılar oluşturuyor ve büyüdükçe o sesleri daha da ilerleterek üretmeye çalışıyorlar. Hayvanların çoğu sesleri taklit etmeyi bile öğrenemiyor. İnsan olmayan pirimatlar fıtri sesleri yeni şekillerde nasıl kullanacaklarını öğrenebilseler de, yeni sesleri öğrenme konusunda benzer bir yetenek sergilemezler. Az sayıdaki daha uzak memeli türler, ki aralarında yunuslar ve yarasalar da vardır, ilginç bir şekilde bu kapasiteye sahiptirler. Ancak hayat ağacının dallarına yayılmış, insan olmayan ama ses öğrenebilen canlılar arasında en etkileyici olanlar şüphesiz kuşlardır.


Papağanlar, ötücü kuşlar ve sinek kuşlarının[1] tümü yeni sesler çıkarmayı öğreniyorlar. Bu gruptakı bazı türlerin çağrıları ve şakımaları insan diliyle çok daha fazla benzerlik gösteriyor, mesela bilerek bilgi verme ve insan dilinin sesbilim, anlambilim ve söz dizimi gibi bazı unsurlarının basit biçimlerini kullanmak gibi. Sesleri öğrenemeyen türlerde olmayan bazı benzer beyin yapıları da dahil olmak üzere benzerlikler daha da derin.


Zebra ispinozlarının şakımayı öğrenmelerindeki sosyal boyutlar konusunda çalışan, Columbia Üniversitesi’nden hayvan davranışları bilimi uzmanı Julia Hyland Bruno, bu benzerliklerin son on yıllarda bir araştırma patlaması doğurduğunu söylüyor ve ekliyor “Birçok insan dil ve kuş ötüşleri arasında benzerlikler kurdu.”  


Hyland Bruno’nun zebra ispinozları üzerinde çalışmasının nedeni pek çok göçmen kuştan daha sosyal olmaları – arada büyük gruplarda toplanan küçük sürüler halinde gezmeyi seviyorlar. 2021’de Annual Review of Linguistics’te (Yıllık Dilbilim Dergisi) yayımlanan, kuş şakımalarını öğrenmeyi ve kültürü insan diliyle karşılaştıran bir makalenin[2] yazarlarından olan Hyland Bruno, “Kültürel olarak aktarılan şakımalarını bu gruplarda nasıl öğrendikleriyle ilgileniyorum,” diyor.


Kuş şakımaları da dil de yeni nesillere sesli öğrenme yoluyla aktarılıyor. Aynı kuş türünün coğrafi olarak birbirine uzak olan toplulukları zaman içinde şakımalarına ince ayarlar yapabiliyorlar, bu da nihayet yeni bir lehçe oluşturuyor – bazı yönleriyle insanların farklı aksanlar, lehçeler ve diller geliştirmesine benziyor bu süreç.


Tüm bu benzerlikler düşünüldüğünde, kuşların kendilerine ait bir dili olup olmadığını sorgulamak makuldür. Bu nihayet dili nasıl tanımladığınıza göre değişir.


Hyland Bruno’nun kuş şakımaları ve dil konulu makalesinin yazarlarından, New York’taki Rockerfeller Üniversitesi nörobilim uzmanı Erich Jarvis, “Kuşların dilbilim uzmanlarının tanımladığı gibi bir dile sahip olduklarını söyleyemem” diyor. Ancak kuşların sessel iletişimlerinin nörobiyolojisi üzerine çalışan Jarvis gibi bilim insanları için şunu söyleyebilirim: “Konuşulan dil diyebileceğimiz dil biçiminin bir tür kalıntısına ya da basit biçimine sahipler.”


“Aşk” kelimesi gibi. Pek çok insana bu kelimenin ne anlama geldiğini sorar ve bir sürü farklı tanım duyarsınız. Bu da demektir ki aşk kısmen bir muammadır”


Jarvis, konuşulan dilin çok çeşitli öğeleri olduğunu[3] ve bu öğelerin bazılarının da diğerlerinden daha çok türle paylaşıldığını belirtiyor. Jarvis’e göre nispeten daha yaygın olan öğe dinleyerek öğrenmedir, köpeğin “otur” sesli emrine nasıl cevap vereceğini öğrenmesi gibi. İnsanların ve bazı kuşların sessel öğrenmeleri ise en özelleşmiş öğelerden biridir ama hepsi de bir oranda başka hayvanlarca da paylaşılır.


Kuş Şakımalarının Grameri


İnsan dilinin anahtar unsurlarından biri anlambilim yani kelimelerin anlamlarla bağlantısıdır. Bilim insanları uzun süre bizim sözcüklerimizin aksine hayvanların seslerinin istemsiz olduğunu, başka bir bilgi vermeden hayvanın duygusal durumunu yansıttığını düşündüler. Ama son kırk yılda, pek çok çalışma çeşitli hayvanların özel anlamları olan belirgin seslere sahip olduğunu gösterdi.


Çoğu kuş türü farklı yırtıcı hayvanlar için farklı uyarı sesleri çıkarır. Ağaç kovuklarında yuvalarını yapan Japon baştankaraların[4], kargalar yuvadan çekip çıkarmasın diye yavrularının yuvaya sığınmalarını sağlayan bir sesleri ve ağaç yılanlarına karşı yavrularının yuvadan tamamen atlamasını sağlayan bir başka sesleri vardır. Sibirya alakargalarının[5] sesleri de yırtıcı bir şahinin yuvaya bir av bulmak ya da saldırmak için eğildiğini gördüğünde farklılaşır ve her ses etraftaki diğer alakargalardan farklı bir cevap alır. Amerika baştankaraları da kendi ötüşlerindeki “cik cik”lerin sayısını avcıların tehdidine ve büyüklüğüne göre değiştirir[6].


Son dönemde yapılan iki araştırma, bazı kuş seslerinin düzeninin anlamı etkileyebildiğini ortaya koyuyor. Bu görüş hâlâ biraz tartışmalı olsa da, insan dilindeki düzeni ve kelimelerle unsurların birleşimini yöneten sözdizimi olarak bilinen kuralların - klasik “köpek adamı ısırdı” ya karşı “adam köpeği ısırdı” örneğinde de görüldüğü gibi - ilkel bir biçimini temsil ediyor olabilir.


Uyarı seslerine ek olarak pek çok kuş, türlerinin diğer üyelerini çağırmak için toplama sesleri de kullanır. Hem Japon baştankaraları[7] hem de güney ebabilleri[8] uyarı seslerini toplama sesleriyle birleştirerek bir tür seferberlik çağrısı yaparlar, bir yırtıcı hayvanı taciz etmek ve kovmak için yoldaşlarını bir sürü halinde toplarlar adeta. Kuşlar da bu çağrıyı duyunca, seslenen kuşa yaklaşır bir yandan da tehlikeyi kollarlar.


Kyoto Üniversitesi’nden etolog Toshitaka Suzuki’nin liderliğindeki bilim insanları Japon baştankaralar için seslerin sıralamasının önemli olduğunu keşfettiler. Suzuki’nin ekibi, baştankaralara “uyarı-toplama” karışımı kaydedilmiş bir sesi dinlettiğinde, yapay zekayla ters çevrilen “toplama-uyarma” sesinden çok daha güçlü bir çeteleşme tepkisi ortaya çıkardı. Bu, kuşların uyarı-toplama sinyalinin birleşimdeki parçaları fark etmeden kendi seslerine cevap veriyor olmasıyla açıklanabilir ama bilim insanları bu soruyu denemek için daha zekice bir yol buldular.


Dağ baştankaralarının kendi seferberlik sesleri vardır, doğal hayatta bunu Japon baştankaraları da anlar ve bu çağrıya cevap verirler. Suzuki’nin ekibi dağ baştankaralarının seslerini Japon baştankaralarıyla birleştirince, Japon baştankaraları da aynı tarama ve yakınlaşma davranışlarıyla cevap verdiler, ama sadece bu sesler doğru uyarı+seferberlik sıralamasında olduğunda.


“Bu sonuçlar hayvan iletişim sistemleriyle insan dili arasında yeni bir paralelliğe işaret ediyor” diyor Suzuki ve arkadaşları[9] 2017’de Current Biology’de yayımladıkları makalede.


Ama baştankaraların ve ebabillerin ses birleşimlerinin, daha karmaşık sıralanışı olan insan dili konusundaki tartışmalarla gerçekten ilgili olup olmadığı bir yorum meselesi, diyor San Diego’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden davranışsal nörobilimci Adam Fishbein.


Fishbein, “Eğer dile benzer bir şey yapıyor olsalardı, daha farklı pek çok şeyin birleşimiyle karşılaşırdınız. Kuşlarda bu o kadar kısıtlı bir sistem ki” diye de ekliyor.


Ses Çıkarmak


Fishbein’ın zebra ispinozunun ötüşü konusundaki kendi araştırması, kuşlar için sözdiziminin insanlar için olduğu kadar önemli olmayabileceğini gösteriyor. “Bana öyle geliyor ki insanlar iletişim konusundaki kendi düşünme biçimlerini kuşların yaptıklarına dayatmaya çalışıyorlar” diyor Fishbein.


Kuş sesleri oldukça karmaşık olabilir ve kendilerine özgü nota, hece ve motif sıralamaları ve paternlere eğilimlidir. Yani kuş cıvıltıları, insan sesine baştankaraların uyarı ve seferberlik çağrılarından daha yakın olabilir. Kuş seslerinin bazı bölümleri, insan kulağına kelimelerin heceleri gibi gelir, yani bu parçaların sıralamasının mesaj için önemli olduğu farz edilebilir. Ancak, şaşırtıcı bir şekilde, kuş cıvıltılarının sıralamasının kuş kulaklarında nasıl algılandığı konusunda çok az şey biliyoruz. Fishbein’ın araştırması, kuş seslerini dinlediklerinde kuşların duyduklarının insanların duyduğundan farklı olabileceğini düşündürüyor.


Maryland Üniversitesi’nde yaptığı lisansüstü çalışmada Fishbein, kendilerine dinletilen seslerde bir farklılık duyduklarında düğmeye basmak üzere eğitilen zebra ispinozları üzerine çalışmış. Kuşlar bir değişiklik olduğunu doğru fark ettiklerinde, bir düğmeye basıyorlar ve ödül olarak yem kazanıyorlarmış. Eğer yanlış tahmin ederlerse, etraflarındaki ışık kısa bir süre için söndürülüyormuş. Fishbein kuşların aslında hangi farklılıkları ayırt edebildiklerini test etmiş ve bu da bilim insanlarına kuş cıvıltılarının hangi yönlerinin kuşlar için önemli olduğunu[10] anlamalarında yardımcı olmuş.


Denemelerden birinde, Fishbein ve meslektaşları, yapay olarak yeniden düzenlenen hecelerden oluşan cıvıltılara geçmeden önce ispinozların standart şarkılarını ardarda belli aralıklarla çalmış. Bu farklılık insan kulağı için kolaylıkla ayırdedilebilir ama kuşlar şaşırtıcı biçimde karıştırılmış sırayı ayırdetmekte başarılı olamamışlar.


Fishbein’ın onlara verdiği başka bir denemede ise kuşlar daha başarılı olmuş. Her cıvıltı hecesinde, insanların ses tınısı ya da tonu niteliğinde algılayacağı[11], “zamansal ince yapı” denilen yüksek frekanslı ayrıntılar bulunuyor. Bilim insanları cıvıltıların bu ince yapısını heceleri tersten çalarak bozunca, ispinozlar bunu “son derece” başarılı bir şekilde yakalayabilmişler.


Fishbein, “bu onların bizden daha iyi duyduğu bir ses boyutu, yani bizim kuş cıvıltılarını dinlediğimizde normalde yakalayamadığımız ses düzeyine onlar ulaşabiliyorlar” diyor.


Maryland Üniversitesi’nde Fishbein ile birlikte çalışan dilbilimci Juan Uriagereka, kuşların ne duyduğunun ve onlar için neyin önemli olduğunun bizim ne duyduğumuzla ve pek çok bilimsel araştırma gibi, -bu durumda kuş cıvıltılarını incelemek için- kullanılan istatistiki analizle sınırlı olduğunu söylüyor. “On yıl önce birleştirdikleri birimlerin ne olduğunu bile bilmiyorduk. Ve elbette birim olduğunu düşündüğümüz şey de tahmin ettiğimiz şey, öyle değil mi” diye ekliyor.


Bilim insaları, erkek zebra ispinozlarının hepsi aynı şarkıyı öğreniyor olsalar da, standart seslerini çıkarırken zamansal ince yapılarında farklılaşmalar olduğunu bulmuşlar, bu da kuşların tahmin ettiğimizden daha zengin bir iletişim sistemleri olduğunu düşündürüyor. “Anlamın büyük bölümü tekil birimlerde yüklü olabilir ve nasıl düzenlendikleri anlamı iletmek için çok da önemli olmayabilir” diyor Fishbein.


Söylediğin Kastettiğin Olsun


Kimi kuşlar insan dilinin bazı ilkel özelliklerini paylaşıyor olsa da, aslında kafalarında ne olduğu konusunda çok az şey biliyoruz. Hayvan iletişimi konusundaki çoğu araştırma işaretler ve davranışları tasvir etme üzerine odaklı, ki bunlar görünürde insan davranışına oldukça benzeyebiliyor. Bu davranışın altında yatan zihinsel sürecin de benzer olup olmadığını belirlemek ise çok daha zor.


Sorunun temelinde niyetsellik yatıyor. Hayvanlar sadece çevrelerine tepki mi veriyorlar yoksa niyetleri birbirlerine bilgi vermek mi? Örneğin, bir kuş yiyecek bulduğunda diğer kuşları da yiyeceğe çeken özgün bir ses çıkarabiliyor. Bu ses, istemeden diğer kuşların ilgisini çeken, “Yaşasın! Yemek!” demenin karşılığı mıydı? Yoksa daha çok “hey millet, gelin bulduğum yiyeceğe bakın” mı demekti?


Niyetlilik işaretleri[12] pek çok hayvanda görüldü. Tarla sincapları, kavgacı Siyam balıkları, tavuklar ve hatta meyve sinekleri işaretlerini etraflarındaki bu işareti algılayacak olanlara göre değiştirirler, bu da işaretlerin üzerinde istemli bir kontrolleri olduğunu gösterir.  Başka hayvanlar da diğerlerine bilerek bir şeyler “gösterir” gibidir, örneğin bir köpek insanlar ile bir torba lezzetli yiyecek ya da saklanmış oyuncak arasında başını bir o yana bir bu yana döndürür, hatta belki de sahibinin dikkatini çekmek için havlar. Kuzgunlar da gagalarında bazı nesneleri tutarak onları, diğerlerinin ilgileniyor olması kaydıyla, başka kuzgunlara gösterir adeta.


Kuşlardaki kasıtlı iletişimin en iyi kanıtlarının bazılarına[13], İsrail’deki Shezaf Doğa Koruma Alanı’ndaki vahşi Arap ötücü kuşlara yapılan gözlemle ulaşıldı. Doğal ortamda hayvan davranışlarını inceleyen etolog Yitzchak Ben-Mocha liderliğindeki bir ekip, yetişkin geveze kuşların başka bir yuvaya gitmek için yavrularını nasıl ikna ettiklerini kaydetti. Buna göre yetişkinler yavruların önünde ötüyor, kanatlarını çırpıyor ve yeni yuvaya doğru uçuyorlar. Bir yavru onun peşine hemen takılmaz ya da yolda durursa, yetişkin kuş geri dönüyor ve yavru sözünü dinleyene kadar tekrar tekrar ötüyor ve dans ediyor.


Bilim insanları bu tür sinyalleri birinci derecede kasti iletişim olarak değerlendiriyorlar. Bazı araştırmacılar bizimki gibi bir dilin önkoşulunun ikinci derece kasti iletişim olduğunu savunuyor. Bu, sinyal verenin alıcının aklı hakkında bilgisi olmasını içeriyor, mesela yiyecek bulan bir kuşun diğer kuşun yiyecekten haberi olmadığını bilmesi ve bilmeyen kuşu kasti olarak çağırması gibi. Tahmin edeceğiniz gibi, bu tür zihni özellikler tahlili zor davranışlardır.


Diğer bilim insanları bu tür bir iletişimin altında ne yattığını anlamak için ötücü kuşlar ve insanlarda sesli öğrenmeyi sağlayan beyin yapılarını karşılaştırarak başka bir yol deniyorlar.


Daha Derin Bağlar


İnsanlar ve kuşlar sadece uzaktan akraba olsalar da – son ortak ataları 300 milyon yıl önce yaşamış –  sesli öğrenme konusunda son derece benzer bir sinirsel ağları var. İnsan olmayan primatlar, yani en yakın akrabalarımız, sesleri taklit etmek için kullanılan özel sinirsel ağa sahip değil, bu da bilim insanlarına bu özelliğin ortak bir atadan gelmediğini düşündürüyor. Bu, kuşlarda bağımsız olarak gelişmiş olmalı – evrimsel birleşme olarak bilinen şeyin bir örneği.


“Bize daha yakın olan türlerin bize daha çok benzeyeceği varsayımı vardır. Bu da pek çok özellik için doğrudur, ama her özellik için değil” diyor Rockerfeller’dan Jarvis.


Jarvis ötücü kuşların beyinlerine bakarak dilin evrimi konusunu çalışıyor. Sadece fıtri sesler çıkaran hayvanlar bu sesleri çıkaran kas yapısını beyin sistemi içindeki bir devreyle kontrol ediyor, bu alan nefes alma ve kalp atışı gibi otomatilk fonksiyonları düzenleyen omuriliğe yakın bir alan. “Olan şu: insanlar ve ötücü kuşlar, sonradan olan sesleri üretebilmek için, doğuştan gelen sesler için olan bu yeni önbeyin devresini geliştirmişler” diyor Jarvis.


Jarvis’in benzer sessel öğrenme devrelerinin birbirine uzak türlerde nasıl defalarca evrildiği konusundaki teorisi şu: bazı hareketlerin öğrenilmesini kontrol eden bitişik bir devreden yapılmışlar[14]. “İnsanlardaki konuşulan dilin zihinsel devresi ile kuşlardaki ötmeyi öğrenme devresinin, onları saran motorsal bir sinir yolunun kopyalanmasıyla evrildiğini” savunuyor Jarvis.


Bütün bir beyin devresinin nasıl kopyalanabildiği belirsiz ancak bu bazen genlerin kopyalanmasına ve sonra da başka amaçlarla da kullanılmasına benziyor olabilir, diyor Jarvis. Nasıl evrilmiş olurlarsa olsun, sesle öğrenen kuşlar ve insanlar sesleri öğrenmelerini ve taklit etmelerini sağlayan bu nadir görülen, benzer beyin devrelerine sahipler. Bu da, zebra ispinozları gibi uzak akrabaların nasıl iletişim kurduğunu inceleyerek insan dili hakkında bilgi edinmeye çalışan davranış bilimcilerin doğru yolda olduğunu düşündürüyor.


“Sanırım biz insanlar ne kadar farklı olduğumuzu gözümüzde biraz büyütüyoruz” diyor Jarvis. Laborotuvarda zebra ispinozlarını ya da ağaçta öten bir sığırıcığı gözlemlediğinde ve bunun insanların yaptığından çok daha farklı olduğunu düşündüğünde bile... “Bir yıl sonra, devrelerin birbiriyle bağlantısı ya da sesleri üreten mekanizması konusunda bir keşif yapıyoruz ve bir bakıyoruz ki bunlar son derece insanlarınki gibi.”


Notlar:



Video altı çeviriler:


1) Kuş fotoğrafı altı: Japon baştankaraları için seslerin sıralaması önemlidir, bu da insan dilinin, sözdizimi olarak bilinen sıralama kurallarının ilkel bir biçimine sahip oldukları anlamına gelebilir.

2) Variations on the theme ses dosyası altı: Erkek zebra ispinozları, kuş cıvıltısı dizisi olarak bilinen bu kayıtta durmadan tekrarlandığını duyabileceğiniz ortak tek bir cıvıltı öğreniyorlar. Aynı kısa cıvıltıları paylaşmalarına rağmen söyleniş biçimlerinde ince farklılıklar oluyor, bu da bilim insanlarının çözmesi gereken yeni bir bilgi boyutunu ortaya çıkarabilir.

3) Natural motif diye başlayan görsel altı: Kuşlar için, zebra ispinozunun hangi yönünün önemli olduğunu anlamak amacıyla, bilim insanları kuşların farkına varıp varmayacağını görmek için kaydedilmiş bir kuş cıvıltısını kestiler. Doğal cıvıltının bir izge grafiği en üst sırada gösterildi. Bilim insanları ortadaki sırada görüldüğü gibi heceleri karıştırınca, kuşlar tepki vermedi. Ama bilim insanları cıvıltıdaki bir heceyi geri koyunca, alttaki sırada görüldüğü gibi, kuşlar bunu başarıyla yakalayabildi.

4) Arabian babbler video altı: Arap baştankaraları bir yetişkinin genç bir kuşu öterek ve kanat çırparak yeni bir yuvaya gitmeye ikna etmeye çalıştığı bu videoda iletişimlerinin bir anlamı ve kastı olduğunu gösteriyor. Yetişkin kuş yeni yuvaya gitmeden önce genç kuşa işaret veriyor, onu takip edip etmediğini kontrol ediyor ve sonra da aynı işareti yinelemek için geri dönüyor.


Translated from Knowable Magazine:


Çeviren: B. YÜCE


Comentários


Post: Blog2_Post
bottom of page